Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

yokuş çıkmak

  • 1 yokuş

    yokuş s
    1) Anstieg m, Steigung f
    \yokuş çıkmak bergauf gehen; ( taşıtla) bergauf fahren
    \yokuş inmek bergab gehen; ( taşıtla) bergab fahren
    2) ( kent içinde sokak) ansteigende Straße
    \yokuş çıkmak eine ansteigende Straße hinaufgehen; ( taşıtla) eine ansteigende Straße hinauffahren

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > yokuş

  • 2 yokuş

    1) подъём; возвы́шенность

    yokuş aşağı — по́д гору

    yokuş çıkmak — поднима́ться в го́ру

    -ı yokuşa sürmek — вести́ к про́пасти

    her yokuşun bir inişi vardır или her inişin biryokuşu vardır — посл. у ка́ждого подъёма есть спуск

    Büyük Türk-Rus Sözlük > yokuş

  • 3 monter

    I
    v i (avec l'aux. être)
    1 se déplacer çıkmak

    Il est monté à l'arbre. — Ağaca çıktı

    2 changer de niveau yükselme

    L'eau monte. — Su yükseliyor.

    3 fig artmak

    Les prix montent. — Fiyatlar artıyor.

    4 monter à cheval ata binmek
    5 dans un véhicule bir araca binmek
    II
    v t (avec l'aux. avoir)
    1 parcourir çıkmak
    2 transporter çıkartmak
    3 assembler kurmak
    4 augmenter yükseltmek
    5 organiser peşinde olmak

    Dictionnaire Français-Turc > monter

  • 4 bergauf

    bergauf [bɛrk'ʔaʊf] adv
    yokuş yukarı;
    \bergauf gehen yokuş çıkmak;
    es geht steil \bergauf yokuş diklemesine çıkıyor;
    langsam geht es wieder \bergauf mit ihm ( fam) yavaş yavaş durumu iyileşiyor

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > bergauf

  • 5 côte

    n f
    1 pente yokuş [jo'kuʃ]
    2 littoral deniz kıyısı
    la Côte d'Azur Fransa'nın Akdeniz kıyısı
    3 viande pirzola [piɾ'zoɫa]

    une côte de porc / bœuf — sığır pirzolası

    4 côte à côte yanyana

    être / marcher côte à côte — yanyana bulunmak, yürümek

    5 os kaburga [ka'buɾga]
    6 rayure kot [kot]

    Dictionnaire Français-Turc > côte

  • 6 გვერგის წავლა

    f.
    yokuş çıkmak

    Georgian-Turkish dictionary > გვერგის წავლა

  • 7 подниматься

    несов.; сов. - подня́ться
    1) ( перемещаться вверх) çıkmak; kalkmak

    подня́ться на аэроста́те на высоту́ пятна́дцати киломе́тров — balonla on beş kilometreye çıkmak

    ме́дленно поднима́ться по ступе́нькам — basamakları ağır ağır çıkmak

    поднима́ться по ле́стнице на пя́тый эта́ж — merdivenden beşinci kata çıkmak

    поднима́ться на ли́фте — asansörle çıkmak

    поднима́ться на́ гору — dağa çıkmak

    подня́ться на борт (су́дна / корабля́) — gemiye çıkmak

    подня́ться на трибу́ну / на ка́федру — kürsüye çıkmak

    за́навес поднима́лся пять раз — perde beş kere inip kalktı

    бро́ви у него́ подняли́сь — kaşları yukarı kalktı

    он упа́л, но тут же подня́лся́ — düştü ama derhal ayağa kalktı

    больно́й ско́ро подни́мется — разг. hasta yakında kalkacak

    3) перен. (восстанавливаться, возрождаться) kalkınmak

    се́льское хозя́йство поднима́лось — tarım kalkınıyordu

    разори́вшись, он так бо́льше и не подня́лся — battı, bir daha da kalkınamadı

    подня́ться из руи́н — harabeler içinden kalkıp yükselmek

    4) ( вставать с места) (ayağa) kalkmak

    поднима́ться с посте́ли — yataktan kalkmak

    навстре́чу мне подняли́сь дво́е — iki adam ayağa kalkıp bana doğru yürüdü

    5) (о птице, самолёте и т. п.) havalanmak, kalkmak
    6) (переходить к каким-л. действиям) kalkmak

    подня́ться в ата́ку — hücuma kalkmak

    7) ( восставать) (ayağa) kalkmak, başkaldırmak
    8) (появляться, возникать, начинаться) çıkmak; kopmak

    подня́лся́ ве́тер — rüzgar çıktı / aldı

    подняла́сь бу́ря — fırtına çıktı / koptu

    подняла́сь пыль — toz kalktı

    подня́лся́ шум — gürültü koptu

    стена́ подняла́сь ещё на метр — duvar bir metre daha yükseldi

    подня́ться в обще́ственном мне́нии — перен. halkın / kamuoyunun gözünde itibarı artmak

    э́тот спортсме́н не суме́л подня́ться вы́ше седьмо́го ме́ста — перен. bu atlet yedincilikten yukarı çıkamadı

    10) ( о тесте) kabarmak
    11) (увеличиваться, повышаться) yükselmek

    у больно́го подняла́сь температу́ра — hastanın ateşi yükseldi

    у неё подняло́сь давле́ние — kadının tansiyonu yükseldi / çıktı

    це́ны поднима́ли́сь — fiyatlar yükseliyordu

    12) тк. несов. (о дороге и т. п.) tırmanmak, yokuş yukarı gitmek
    13) тк. несов. (возвышаться над чем-л.) (üzerinde) yükselmek
    ••

    у меня́ рука́ не поднима́ется уби́ть больно́е живо́тное — hasta hayvanı öldürmeye elim varmıyor

    Русско-турецкий словарь > подниматься

  • 8 grimper

    Dictionnaire Français-Turc > grimper

  • 9 гора

    dağ
    * * *
    ж
    1) dağ

    сне́жные го́ры — karlı dağlar

    жи́тели гор — dağlılar

    уйти́ в го́ры — dağa çıkmak

    (це́лая) гора́ пи́сем — bir yığın / yığınla mektup

    го́ры арбу́зов — yığın yığın karpuz

    ••

    горо́й (положить, насыпать) — doruklama, tepeleme

    в го́ру — yokuş yukarı

    по́д гору — yokuş aşağı

    идти́ / кати́ться по́д гору — baş aşağı gitmek, yokuş aşağı yuvarlanıp gitmek

    горо́й стоя́ть за что-л. — bir şeyin hararetli savunucusu olmak, canla başla bir şeyden yana olmak

    сули́ть золоты́е го́ры — dünyaları vaadetmek

    у меня́ то́чно / бу́дто гора́ с плеч свали́лась — sırtımdan dağlar devrilmiş gibi oldum

    гора́ родила́ мышь — погов. dağ (doğura doğura) bir fare doğurdu

    гора́ с горо́й не схо́дятся, а челове́к с челове́ком сойдётся — посл. dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur

    Русско-турецкий словарь > гора

  • 10 rise

    interj. ayağa kalkın, herkes ayağa kalksın
    ————————
    n. yükseliş, yükselme, doğuş (güneş), çıkma, dirilme, artış, terfi, kaynak, bahane, neden, tepe, yükselti, tümsek, yükseklik, katılma, eklenme
    ————————
    v. kalkmak, ayağa kalkmak, kabarmak, doğmak, yükselmek, havalanmak, yukarı kalkmak, şiddetlenmek, artmak, çıkmak, doğmak (güneş), terfi etmek, görünmek, yükseltmek
    * * *
    1. yüksel (v.) 2. artış (n.) 3. yüksel
    * * *
    1. past tense - rose; verb
    1) (to become greater, larger, higher etc; to increase: Food prices are still rising; His temperature rose; If the river rises much more, there will be a flood; Her voice rose to a scream; Bread rises when it is baked; His spirits rose at the good news.) yükselmek, artmak, kabarmak
    2) (to move upwards: Smoke was rising from the chimney; The birds rose into the air; The curtain rose to reveal an empty stage.) kalkmak, yükselmek
    3) (to get up from bed: He rises every morning at six o'clock.) yataktan kalkmak
    4) (to stand up: The children all rose when the headmaster came in.) ayağa kalkmak
    5) ((of the sun etc) to appear above the horizon: The sun rises in the east and sets in the west.) doğmak, yükselmek
    6) (to slope upwards: Hills rose in the distance; The ground rises at this point.) yükselmek
    7) (to rebel: The people rose (up) in revolt against the dictator.) ayaklanmak, isyan etmek
    8) (to move to a higher rank, a more important position etc: He rose to the rank of colonel.) yükselmek, terfi etmek
    9) ((of a river) to begin or appear: The Rhône rises in the Alps.) doğmak, çıkmak
    10) ((of wind) to begin; to become stronger: Don't go out in the boat - the wind has risen.) şiddetlenmek
    11) (to be built: Office blocks are rising all over the town.) yükselmek
    12) (to come back to life: Jesus has risen.) dirilmek
    2. noun
    1) ((the) act of rising: He had a rapid rise to fame; a rise in prices.) yükselme, artış
    2) (an increase in salary or wages: She asked her boss for a rise.) zam
    3) (a slope or hill: The house is just beyond the next rise.) tepe, yokuş, bayır
    4) (the beginning and early development of something: the rise of the Roman Empire.) yükselme
    3. adjective
    the rising sun; rising prices; the rising generation; a rising young politician.) yükselen; artan; yeni yetişen
    - give rise to
    - rise to the occasion

    English-Turkish dictionary > rise

  • 11 hinauffahren

    hinauf|fahren
    irr
    I vi sein çıkmak;
    mit dem Lift \hinauffahren asansörle çıkmak
    II vt yokuş yukarı sürmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > hinauffahren

  • 12 climb

    tirmanmak, çikmak; yükselmek,tirmanis, tirmanma; yokus

    English to Turkish dictionary > climb

См. также в других словарях:

  • tırmanmak — e 1) El ve ayaklarıyla tutunarak veya tırnaklarını iliştirerek dik bir yere çıkmak İçeride yer bulamayanlar, kahvenin yıkık duvarına tırmanıyorlardı. H. Taner 2) i Yokuş, merdiven vb. çıkmak Yokuşu biraz daha tırmandılar. P. Safa 3) Bitki,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çıkış — is. 1) Çıkma işi veya biçimi Çiğ patatesle patlıcanı düşününüz, sıcak külden çıkışına bakınız, ne leziz yemektir. R. H. Karay 2) Bir yerden çıkmak için kullanılan yer 3) Yokuş 4) Güreşte cazgırın alana çıkardığı pehlivanların izleyicilere doğru… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»